17 Mart 2019
Pazar
Imperial Hotel, 1404, Tokyo
Japonya’daki son günümüzde Tokyo’ya trenle 30 dakika mesafedeki Hakone şehrine gittik. Burası daha çok volkanik gölünden Fuji Daği manzarası ile tanınıyor Instagram’daki fotoğraflardan. Aslında Fuji Daği oldukça çekingen. Çoğu gün bulutlar ardında gizleniyor. Aynı bugün gizlendiği gibi. Neyse ki Kyoto’dan Tokyo’ya doğru yaptığımız hızlı tren yolculuğu sırasında bu daği net bir şekilde görebilmiştik.
Zaten inanılmaz soğuk olan bu şehirde yapılacak daha birçok aktivite var. En son 3 yıl önce patlama yapan volkanik dağa çıkılabiliyor. Dağdan hala yoğun sülfür kokulu volkanik gazlar çekiyor. Burası siyah yumurtalarıyla meşhur. Her bir siyah yumurtanın ömre 7 yıl kattığı iddia ediliyor.
30 bin yıl önceki patlama sonucu oluşan 40 dereceli suya sahip volkanik gol üzerinde vapura binilebiliyor. Karşı yakada samuray kontrol noktası gezilebiliyor. Yine tüm Japonya’da olduğu gibi ilk ve sonbahar aylarında doğanın burada aldığı renkler dillere destan. Dağ yolları trenle tırmanılırken dapdar ve virajlı raylardan geçiliyor. Oldukça ilginç bir deneyim.
Ancak benim için Hakone ’deki en beklenmedik ve en harika deneyim açık hava müzesi oldu. Picasso’nun da 300’den fazla eserine barındıran bu açık hava müzesinde hava kutup soğuğu gibi olmasa saatler çok kolayca geçirilir. Çocuklar için de çok hoş aktiviteleri var. Arka planda orman ve dağları alan heykeller bir başka etkileyici konumlanmış.
Japonya en çok kültürü, insanları, prensip ve disiplinleri, sadelik ve mütevazılıkları, hijyen anlayışları, doğaya düşkünlükleriyle etkileyici. Balina avcılığında ısrar etmeseler, bir de hayvanları köle gibi dükkânlarda insanlar eğlensin diye kıyafetlere sokup, doğal ortamlardan uzak tutmasalar, bin adım daha da ötede olurlar.