Havaalanından bir Romen şehrine girerken yıkıcı komünist apartman bloklarının size bıraktığı ilk izlenimlerden etkilenmeyin. Ülke, çirkinlikten kurtulmak için yavaş ilerleyerek elinden gelenin en iyisini yapıyor. Kent merkezleri, parklar, köyler ve en önemlisi zengin zümrüt doğası size farklı bir hikaye anlatıyor.

Düşük beklentilerle Romanya'ya geldim ve yine de gerçekten etkilendim. Bir düğün için Transilvanya'dayız ve Cluj-Napoca, Sibiu ve Sighisoara'da (Drakula'nın doğum yeri) geziniyoruz.

Cluj, etkileyici mimarisi, meydanları, bulvarları ve villaları Avusturya-Macaristan Imparatorlugu'nun tarihsel etkilerinin yani sira kulüpler, kafeler ve restoranlar ile oldukca hip, Romanya'nın ikinci en büyük şehri. Bu arada deginmek gerekiyor, burada avlularda ikram yapan mekanlara teras deniliyor.

Sibiu şehrine giden yol normalde yaklaşık 3 saat; ancak, kelimenin tam anlamıyla hayatımda tecrübe ettiğim en uzun trafik sikisikligi bu yoldaydı. Kısmen yeni otoyollar olsa da, yol en otantik Rumen köyleri ve en güzel orman ve tarım arazileri manzarasına götürüyor. Kesinlikle muhteşem ve sakin.

Sibiu Eski Sehri'nde bazen Prag'da olduğunuzu hissedebilirsiniz. Meydanlar, küçük sokaklar ve binalar Avusturya-Macaristan döneminin güzel kalıntıları. Osmanli doneminden hicbir kalintiya rastlamadim. Belki de ozellikle yok edildi. Ancak Romanya'da yasayan ve calisan Turklerin coklugu dikkat cekici.

Drakula'nın doğum şehri Sigishoara çok daha küçük, çok şirin ve UNESCO Dünya Mirası listesinde.

Romanya'ya dair en çok sevdiğim şey, trafikte duzenli, çok güvenli olusu, ticari olmamasi ya da turistlerin akimina ugramamis olmasi, kendine has mimarisi (tam Drakula Romanya'sini kafamda resmettigim gibi) ve en önemlisi doğanın bozulmamış ve kesinlikle çarpıcı olusu.

Dostlarımızın düğününde, geleneğin düğün yemeği için bir zarf içinde para ödemek ve bir kutuya koymak olduğu söyleniyor.