top of page

Lübnan ve Suriye Bölüm IV


Pazartesi 28 Aralık 2009

Sabahtan havası kirli ve kömür kokulu Şam’ı geride bıraktık.

Suriye Çölü’nde seyahat ederek Palmyra'ya vardık.

Suriye Çölü taşlık bir çöl. Tamamen kumdan oluşmuyor. Ara ara da vahalar görmek mümkün.

Kuru ve bomboş çölde, bomboş otoyolda seyahat ederken hiç dinlenmediğim kadar dinlendim.

Dikkatimi dağıtan hiçbir şey yoktu; tek bir ağaç bile bazı bölgelerde... Ne geçmiş geldi aklıma ne de geleceğe dair endişelendim. Çöl bende böyle bir etki yaratıyor, huzur veriyor bana her nedense. Seyahat etmek kendini aramak, gerçeği bulmak içindir. Ben huzuru buluyorum. Her şey gözüme daha bir hoş görünmeye başladı çölün etkisiyle. Kupkuru, sarı, bomboş bir çöl olmasına rağmen.

Terörist, tehlikeli diye ahdedilen bu ülkede (Lübnan’da da) hiçbir tehlike ve endişe hissetmedim. Hatta Londra ve İstanbul’dan daha güvenli ve stresten uzak hissediyorum. Ve bu kadar seyahat ettim, her yerde gördüm ki insanlar her yerde gülüyor, ağlıyor, esniyor, kavga ediyor, kucaklaşıyor. Bu kadar seyahat ettim, hangi içgüdüyle ve neyi aramak için bilmiyorum. Sanırım özgürlüğü hissetmek için ve bunu da seyahat ederken gerçekten başarıyorum. Ama düşman, terörist ve tehlikeli denen bu ülkelerde de insanlar aynen bizim gibi yaşıyor, gülüyor, ağlıyor, hayatı hafife alıyor. Ama maalesef birkaç grup insan yüzünden damga yiyorlar ve hayatları ve imkanları kısıtlanıyor. Hepsi aynı grupta görülüp hor görülüyor, küçümseniyor, aynı kefene koyuluyor ne yazık ki.

Palmyra kalıntıları inanılmaz büyüleyici. Burası da gelen geçen her medeniyet tarafından sırasıyla kullanılmış.

Çok egzotik, gizemli bir havası var Palmyra'nın ve yüksek ve yer altındaki mezarların.

Kalıntıların manzarasını oluşturduğu ve yürüme mesafesinde olan Zenobia Şam otelinde, 121 numaralı odada kalıyoruz bu akşam. Zenobia son Palmyra kraliçesinin adı.

Bu oteli Fransız mandası döneminde Fransız bir kadın işletiyormuş. Bu kadın hem Fransa hem İngiltere için ajanlık yapıyormuş. Bir Bedevi ile evlenmiş ve Mekke'ye giden ilk Avrupalı kadın olmuş. Orada ajanlığından dolayı tutuklanmış ama İngiliz ve Fransızların yardımıyla kurtulmuş. Palmyra'nın derelerinde çıplak yıkanırmış.

Araplar ve Bedeviler de gizlice izlermiş. Sonra Paris'te Brezilya ve Arjantin’e kaçan Nazilere yardım eden bir ofis açmış. Bu nedenden dolayı Mossad tarafından Fas'ta öldürülmüş.

Bu akşam bir Bedevi çadırında yiyeceğiz yemeğimizi ve sanırım bazı dansçılar olacakmış. Yemekler ve özellikle mezeler Lübnan’dakilerle aynı ya da benzer olsa da, Lübnan’daki yemek ve mezelerin çok daha lezzetli olduğunu söylemeliyim.

bottom of page