top of page

Lübnan ve Suriye Bölüm V


Salı 29 Aralık 2009

Dün gece yorgun hissettiğimizden ve üşendiğimizden Bedevi çadırına gitmedik. Otelin restoranında çabucak bir şeyler atıştırdık. Şimdi de Halep'teyiz. Yolda Crac des Chevaliers'e uğradık. Burası Suriye'nin doğa bakımından bambaşka bir bölgesinde. Yemyeşil. Yer yer zeytin ağaçları, yer yer çınar ağaçları var. Kalenin olduğu yer ve İtalya’nın Toskanya bölgesi farksız. Yemyeşil bölge setler üstünde.

Kale de bölgenin en yüksek tepesinde.

Şansımıza hava oldukça sisliydi bugün. Ama havanın açık olduğu günlerde, denizi ve Lübnan Dağı’nı görmek mümkünmüş buradan. Suriye'de olduğumuzu unutuyoruz hem doğanın yeşilliği, hem kalenin yapısından dolayı.

Buradan da her türlü medeniyet geçmiş. Kale ilk Kürtler tarafından inşa edilmeye başlanmış, sonra Haçlılar geliştirmiş, Mısırlı Sultan Baybars tarafından fethedilmiş, sonra Osmanlıların eline geçmiş, en son da Fransızların eline. Hepsi kendi izini bırakmış. Kalede gezerken insan kendini Avrupa'da bir ortaçağ kalesinde hissediyor. Gerçekten bambaşka bir yer bu şövalye kalesi.

Halep'teki otelimiz Dar Zamaria. 103 numaralı odamız. Şam'daki Talismann otel gibi eski şehir surları içinde restore edilmiş, büyük avlulu bir ev. Çok güzel. Yeni Halep Şam'dan çok daha temiz ve düzenli; hatta gelişmiş gözüküyor.

Antakya ve Gaziantep Yolu gibi yol işaretleri ve Türkçe tabela ve plakalı arabalara rastlamak mümkün. Ancak Antakya ve İskenderun’u hala Suriye haritası içinde gösteriyorlar. Çok sevimli, misafirperver ve yardımcı olan şoförümüz Bessam bile şunu dedi: "Halep'te Türklere rastlamak mümkün. Antakya'da da!" Herhalde sınırdan geçmek çok zor olmadığı için ve okulda öyle öğretildikleri için Antakya’yı gerçekten Suriye sınırları içinde zannediyorlar.

Eski Halep'in sokakları eski Şam sokaklarından daha geniş, evler daha yeni ve yıkılmak üzere gibi gözükmüyor. Eski Halep'in daha bir ortaçağ havası var. Büyük bir Hıristiyan topluluğunun olduğu kiliselerin çokluğundan belli. Ancak Halep, Şam'a ve Suriye'de gördüğümüz diğer yerlere göre daha muhafazakâr. Şam'da belki bir veya iki tane çarşaflı kadın gördüm. Burada tüm Müslüman kadınlar çarşaflar içinde. Şam'dayken Suriyelilerin Türklerden daha açık olduğunu bile düşünürken, Halep'te başka bir dünya buldum. Burada hatta bazı kadınların yüzü tamamen siyah bir örtüyle kapalı. Gözleri bile! Yanlarında yürüyen daha yaşlıca kadınlar, gençlerin gözlerini açıyor ve kapalı olanların kollarından tutuyor yürüyebilmeleri için.

Turistlere de Şam'daki kadar alışkın değiller sanırım. Burada bize daha çok laf ediyorlar ve gözlerini dikiyorlar. Resepsiyonda kızıl saçlı Ani diye bir kız var. Benimle Türkçe konuşmaya çalışıyor. Oldukça da iyi konuşuyor. Söylediğine göre sadece TV izlemekten kapmış Türkçeyi. Sanırım kendisi Ermeni. Ama Suriye'de Araplar arasında da pek çok kızıl, sapsarı saçlı ve mavi veya yeşil gözlü gördüm.

bottom of page